Translate

24 Haziran 2014 Salı

Arılarım 32.Gün


20 Haziran 2014, Cuma. 10. çerçevenin iç yüzü. Çerçeveyi çekmeden olayın içyüzü anlaşılmıyor :) Üst kısımlar daha çok ağarmış ve az bir kısım da sırlanmış olmasına rağmen dünkü heyecandan sonra (çerçeveleri çekmeden üstten baktığım kadarıyla) biraz hayal kırıklığı oldu.



10. çerçevenin dış yüzüne ise henüz uğrayamamışlar bile. İşin ilginç yanı burada yumurta bile yok. En dışta ballı-polenli çerçeve olur, öyle öğrendik. Belki onlar da öyle öğrendiler :)


9. ve 10. çerçevelerdeki arı miktarı oldukça az. Yoğunluk 8. çerçeveden itibaren başlıyor. Yani koloni 8 çerçevelik arıdan oluşuyor diyebilirim. Bu kadarlık bir popülasyon bu kadar başarabiliyor demek ki.

Son 5 çerçeveyi çekip baktım. Kovanın iç kısmına doğru çerçevelerdeki ballı ve yavrulu alanlar artıyor. Sırlanan bal alanı bana çok az gelmiş olmasına rağmen önemli miktarda da bal olduğunu gördüm. Fakat yavrulu alanlar bana çok az geldi. Çerçevelerin ortasında küçük bir alan. Büyük ölçekte hücreleri bal depolamak için kullanmışlar. Neden? Tam tersi olması gerekmiyor muydu? 5. çerçeveden sonrasında bal kemerleri sırlanmıştı. Ancak onlar benim verdiğim şerbet ile olmuştu.


Koloninin bulunduğu yerde floranın oldukça yeterli olduğunu düşünüyorum. Kovanı merkez alan 500 metre çaplı bir dairede 30 kadar ıhlamur ağacı var. 1 km çaplı bir dairede ise çok daha fazlası var. Körfez boyu, Mihrabat Mesire Alanı ve Hıdiv Kasrı civarlarında oldukça çok ıhlamur var. Böğürtlenleri saymıyorum bile. Çevredeki koloni sayısı ise oldukça az. Kanlıca'ya inerken iki koloni görmüştüm yalnızca, ağacın üzerinde. Ihlamur var, ama nektar var mı acaba! Ara ara yağmurlar yağdı. Belki de nektarı alıp götürdü. Tabii şu halde kovana ballık atacak bir durum göremedim.



Yolda yürüyen arı. Bir iki uçma girişimi başarısız oldu. Geçenlerde de kaldırım üzerinde görmüştüm bir tane. Derdi ne acaba? Ömrü mü bitti yoksa!


21 Haziran 2014, Cumartesi. Saat 16:00 dolaylarında aniden bir yağmur bastırdı. Bu arı bacaklarında polenle tarladan dönebilmiş, ancak kovanın üzerine konmuş. Kendine gelmeye çalışıyor sanırım. Saat 18:30'da baktığımda halen oradaydı.



Kovanın önündeki bir metrekarelik bir alanda ve kovan sehpasının altında 30 kadar arı saydım. Yağmurdan perişan olmuş, hareket etmekte zorlanan.


Birkaç gün önce şiddetli bir dolu ve yağmur yağışı olmuştu. O zaman bu kadar etkilenmemişlerdi. O zaman saat 18:00 idi. Şimdi ise saat 16:00. Tam yavru uçuşunun olduğu zamana denk gelmiş. Yavrular için çok kötü bir başlangıç.


Hayata tutunmaya çalışanlar ve ölenler. Yağmur 20-25 dakika kadar yağdı. Arılara en son 18:30'da baktığımda halen aynı durumdaydılar. Ertesi gün akşama doğru baktığımda 6-7 tanesini karıncalar yiyordu. Artık vücutlarından küçük parçalar kalmıştı. Diğerlerinin hayata tutunmayı başardığını düşünüyorum. Orta şiddette bir yağmurda bile uçuşa çıkabilen bu arıların yağmur altındaki limitleri nedir acaba? Ne kadar ıslandıklarında ölüme yaklaşıyorlar? Ne kadar zamanda kendilerini toparlayabiliyorlar? Yağmurdan nasıl zarar görüyorlar? Bu manzarayı gördükten sonra sıklıkla yağan ani yağmurların arılar için bir felaket olduğunu düşünmeye başladım. Tarlacı arı popülasyonunu önemli ölçüde azaltabilecek bir tehlike.


Yağmur altında vücut ısıları mı düşüyor acaba? Yağmur damlaları çarptığında mı zarar görüyorlar acaba? Örneğin tarladan yağmur altında dönen bu arı neden kovana hemen girmedi de kovanın üzerinde saatlerce bekledi?


24 Haziran 2014, Salı. Yağmurlu bir haftadan sonra dip tahtasının son durumu; polen, balmumu, propolis kırıntıları, plastik cam kırpıntıları. Ve küf. 



Küf; nem ve ısının etkisiyle oluşan mantarlar. Tüm bu malzemeler belirli bir yerde kümelenmiş, eşit olarak dağılmamış. Arı popülasyonunun yoğun  olduğu taraf.


Kovan ağaçların gölgesinde kalıyor. Ve saat 12:30'da güneşi tam olarak görmeye başlıyor. Hava belirli bir süre kapalı ve yağmurlu gitti. Mevsim itibariyle yeterli ısı da olunca mantarlara gün doğmuş.


Bir tane de misafir. Kıskaç böceği (kulağakaçan böceği). Sıcak ve rutubetli ortam onu da cezbetti demek ki. Bu sefer bir tane karınca göremedim. Böyle bir ortam karıncalar için uygun değil demek ki!



Dip tahtasını bahçedeki su ile ve elimle ovarak yıkıyorum. Dip tahtası yıkandıktan sonra geriye propolisler kalıyor. Daha eski propolisler daha fazla kuruduğundan dolayı yıkarken onlar dökülüyor muhtemelen. Bunlar son bir hafta içerisinde olanlar.


Propolis yapışkan özellikte. Tazesinin kıvamı güneş altında bekletilmiş sakız gibi. Daha sonra zamanla donuyor. Yine sakız gibi. Propolisi çerçeveleri birbirine sabitlemek ve örtü tahtasını da kovana sabitlemek için kullandıklarını gözlemledim.


Bugün son çerçeveyi yani 10. çerçeveyi çektim. Çerçeveleri birbirine sabitlemek için çok fazla propolis kullanmışlar. Çerçeveyi çekerken propolisler sakız gibi sündü. Çerçevenin dışa bakan yüzü yine aynı boş. İç yüzde, orta kısımda el kadar bir alanı sırlamışlar.

Ihlamurların zamanı geçmek üzere artık. Önemli bir kısmı tohumluk bir hal almış artık. Bunların üzerinde arı yok artık. Gölgede kalmış, geç çiçeklenmiş bir ıhlamur ağacının üzerine üşüşmüş çokları. Bu arada yazılarımda belirtmiyorum ama polen akışı sürekliliğini koruyor.

İfade etmem gereken diğer önemli bir husus ise uçuş deliğinin diğer yarısını (popülasyon yoğunluğunun az olduğu taraf) açalı 13 gün oldu ama halen orada gözle görülür bir trafik oluşmadı. Sanırım bu durum sadece alışkanlıkla açıklanamaz. Arı popülasyonu yeterli seviyede değil. Bal var, polen var, eksik olan nedir?

Aslında çerçevelerin tümünü rahat rahat kontrol etmek ve kayıt altına almak isterdim. Şu çerçevede şu kadar yumurta, açık gözlü yavru, kapalı gözlü yavru, bal, polen var, şeklinde kayıt altına almak isterdim. Ancak rahat olunmuyor, bir acele oluyor. Düzenlerini bozmuş olma hissi oluşup, bir an önce kapatmak istiyorum kovanı. Ondan sonra da arıdaki gelişmeleri anlamakta zorlanıyorum.

2 yorum:

d.m.t dedi ki...

Selamlar. Hayırlı olsun arılarınız. Tamamını okuyamadım; yazılarınız birikmiş; ama işler yolunda gibi duruyor.

Özgür Esen dedi ki...

Selamlar Demet Hn. İyi dilekleriniz için teşekkürler. Taslak halinde notlar aldım, bir iki düzenlemeden sonra yayınlayacağım. Bir acemi için işler fena sayılmaz :)